28 Haziran 2010 Pazartesi

Bugünlerde İstanbul'da havalar bir garip.Ne sıcak ne soğuk bir an güneş açıyor ardından yine yağmur..



İnsanların kafaları karışık aynı ruh halleri gibi..


Ne ne giyeceğimizi biliyoruz nede bu kapalı havada kendimizi nasıl eğlendireceğimizi oysa geçen hafta cuma hava ne kadar da güzeldi. Ofiste klimayı açalım, yok açmayalım kavgaları sürerken önümüzde müzik, güneş ve bira dolu iki gün vardı. Ofisteydik çalışıyorduk ama keyifliydik. Tatil gibi 2 gün… İstanbul'dasın ama değilsin de gibi… Seninle aynı hislerle orada olan binlerce insanla bir arada olmanın, bir hafta önce mp3'ünden şarkılarıyla sallanırken dinlediğin insanlarla birkaç saatlik de olsa aynı yerde aynı şarkılara eşlik edebilmenin heyecanı vardı içimizde şimdiyse camdan yağmurlu Mecidiyeköy'e bakıp geçen hafta bugünü düşünüp ah ah diyorum.


Bu haftasonu ne yapacağımı bile henüz bilmiyorum. Oysa bütün hafta bu iki gün için çalışıp durmuyormuyuz :(


Neyse, cumartesi üzerimde aynı One Love'ın rüzgar gülleri gibi içinde her rengi barındıran elbisem, ayağımda terlikler atmıştım kendimi sokağa. Kolumda bilekliğim, cebimde telefonum ve param yanımda arkadaşlarım, başka hiçbir şeye ihtiyacım yok bu iki gün için.


Sıcak havanın rehavetinden midir bilinmez sokaklar bomboş …


Arabanın camını açıp kollarımızı sallandıra sallandıra Silahtarağa kampüsünde bulduk kendimizi. Nasıl kalabalık, her yerden insanlar çıkıyor festivalcilerin keyfine keyif katmak için günlerdir çalışan insanlar…


Kapıdan girer girmez heryer rengarenk oluyor. One Love’ın hışırdayarak dönen rüzgar gülleri karşılıyor bizleri. Nasıl hoşuma gidiyor anlatamam hemen alıyorum kendime bir tane, bir tane dediğime bakmayın saymadım ama sanırım festival sonuna kadar on taneye yakın almışımdır. Aç gözlü olarak algılanmak istemem ama o kadar cıvılcvıvıldılar ki insan almadan edemiyor. Şimdi üst komşum dahil hepimizin penceresinin önünde bir tane var 


Rüzgar güllerini geçince sizi kocaman bir Efes standı karşılıyor Efes Standı diyince hepinizin aklına bira gelecek biliyorum ama değil. Efes birbirinden eğlenceli tişörtler, kapak açacakları ve şapkaları festivalcilerle paylaşmak üzere kocaman bir stand açmış almadan duramadım hemen kendime ve erkek arkadaşıma üzerinde ‘Don’t ask me anything yesterday I was in party ‘ yazan tişörtlerden aldım ha birde kırık bira şişesi şeklinde olan mıknatıslı şişe açacaklarından. Sanki şişeyi başından tutup kırıp dolaba yapıştırmışsınız gibi duruyor çok eğlenceli üstelik inanılmayacak kadar da ucuz.


Neyse yıllarca Silahtarağa’da okumuş biri olarak zaten içeri girer girmez içimi saran mutluluk sevgi kelebeklerini görmemle gülümsemeye dönüştü :) Üzerlerinde kocaman kalpler olan rengarenk kelebekler gülen, çimlere uzanan, sohbet eden, güneşlenen, oyunlar oynayan insanların arasından hoplaya zıplaya geçiyorlar, komik ve eğlenceli gözüküyorlardı.


Onlara bakarken festivalleri neden sevdiğimi bir kez daha anladım, çünkü festivallere gelen insanlarla hiç tanışmıyor dahi olsanız ortak bir noktanız mutlaka var, aynı anda aynı şarkılar için, aynı eğlence için belki bir parça da çocuklaşmak için orada olduğumuzun farkındayız. O an orada hep beraber eğlenirken ne yaptığınız işin ne de statünüzün bir önemi var, hepimiz eşitiz ve hepimiz eşit bir eğlencenin bir parçasıyız.


Bu hisse bayılıyorum desem yalan olmaz sanırım, adını bile bilmediğim insanlarla sohbet ediyor, oyunlar oynuyorum. Bu kadar oyun lafı edince açıklamadan edemeyeceğim Efes festivalciler konserler başlayana kadar gönüllerince çocuklaşabilsinler, eğlensinler diye neredeyse bütün alanı çeşitli etkinlikler ve oyunlarla donatmış. Koca koca adamların langırt oynarken, kızların twisterda birbirlerini devirmeye çalışırken kaç yaşlarına döndüklerini merak ediyorum.


Ha bir de meşhur Hayatiler var..


Hepsi birbirinden pırıl pırıl ve yardım sever çocuklar. Birkaç tanesiyle güneş yağı ve pervane istemek suretiyle tanışmışlığımız ve laflamışlığımız var. Neredeyse tümü üniversite öğrencisiymiş anlattıklarına bakınca üniversite yıllarımda kaçırdığım festivallere yandım doğrusu. Birçok insanın gazetede ve internette çıkan haberlerden dolayı hayati tedirginliğiyle geldiğini bildiğimden birazda merakla izledim hepsini valla kimse kızmasın ama hayatlarından epey memnun gözüküyorlardı. Bir kere herkesin tırım tırım aradığı, bir Hayati bulsam da bende alsam dediği her şey zaten onlarda mevcut üstelik belli bir alana bağlı kalmadıkları için büyük ihtimalle festival alanının her köşesini bir çok festivalciden daha çok keşfetme imkanı bulmuşlardır. Üstelik Süperman kıvamındaki tişörtleri ve gülen yüzleriyle çok da karizmatiklerdi.


Gruplardan ve şarkılardan bahsetmeme gerek yok sanırım, hepsi birbirinden eğlenceli ve renkli karakterlerdi. Pazar günü yağan yağmur bile insanların keyfini bozamadı üstelik yağan yağmurun yarattığı ferahlamadan mıdır bilinmez ikinci gün daha çok festivalci One Love’la buluşmuş diye duydum. Ha unutmadan eskiden de birçok festivale katılmış biri olarak Efes’i seçimlerinden dolayı tebrik eder önlerinde saygıyla eğilirim neden derseniz eskiden festivalci diye anılan kişi ağırlıkla siyah giyen metal ve rock dinleyen kafa sallayan ve pogo yapan kişi olarak bilinirken bu seneki festivalde de gördük ki artık insanların tercih ettiği festival ve müzik tarzı farklılaşıyor. Geçmişe nazaran festivalciler kendi kişiliklerine ve zevklerine uygun efil efil giyinirken lise yıllarında ki gibi tepinmek yerine sallanmayı, dans etmeyi tercih ediyor ee bu sene buna imkan sağlayan, rengarek ve cıvıl cıvıl bir festival alanı yarattıkları ve sanatçı seçimlerini doğru yaptıkları için Efes’i kutlarım.


9. One Love’ı da arkadaşlarla yaşanan mutlu, eğlenceli ve çocuksu anılarla geride bırakmanın keyfiyle hatırlar rüzgar güllü tacımla çektirdiğim fotoğrafımı ofis panoma yapışmayı görev bilirim :)

1 yorum:

  1. bir haftasonu bukadar ayrıntılı bu kadar farklı anlatılabilirdi bence.
    gitmeden de sanki ordaymışım gibi hisettim.
    eline sağlık.
    vildan

    YanıtlaSil